Üretra Darlığı

Üretra Darlığı

Üretra, idrarın vücuttan dışarı taşınmasına izin veren, penisin ucu ile mesane arasındaki bağlantı borusudur. Üretral striktür (üretra darlığı) idrarın mesaneden çıkarak rahat bir şekilde dışarı atılamamasına ve dolayısıyla idrarın mesanede birikmesine, mesanenin tam olarak boşaltılamamasına neden olur.Darlık üretranın ve çevresindeki dokunun yaralanması veya zedelenmesi nedeniyle oluşmaktadır. Nasıl ki cildimizde olan yaralanmalarda bir gerilme ve yaralanan yerde kalınlaşma oluşuyorsa, benzeri şekilde üretra yaralanmalarında da bir gerilme ve kalınlaşma olmaktadır. Bu gerilme ve kalınlaşma, üretranın ince boşluğunu tıkadığında idrar üretradan geçemez ve bu nedenle mesanede birikir.

Travmalar ve geçirilmiş prostat ameliyatları; prostat kanseri için yapılan radyoterapi gibi kimi tıbbi uygulamalar, bu bölgede yapılan kimi cerrahi operasyonlar ve belsoğukluğu gibi bazı enfeksiyonlar üretra darlığına neden olabilmektedir.Darlıklar mesane ile penisin ucu arasında bir kaç milimetre ile birkaç santimetre arasında değişen bir uzunluğa sahip olabilir.

Belirtiler

Mesanenin boşalmasının bozulması, mesanede sürekli bir doluluk hissi yaratmakla beraber, üretradaki darlık sebebiyle idrarın tam ve rahat tahliyesi gerçekleşemez. Bu nedenle ortaya çıkan kimi belirtiler şunlardır:

Zayıf idrar akışı

Kesik kesik işeme

İdrarını tam boşaltamama

Sürekli idrara sıkışıkmış gibi hissetmek

Tanı Yöntemleri

Üretra darlığı tanısı detaylı bir tıbbi öykünün ardından yapılacak fizik muayene ve ek olarak bazı endoskopik ve/veya radyolojik tetkikler eşliğinde konulabilir.

Tanı amacıyla sık kullanılan yöntemlerden biri endoskopik incelemelerdir. Hekim, lokal anestezi içeren kayganlaştırıcı bir jel eşliğinde, ucunda kamera bulunan bir hortum veya boruyu penis ucundan üretraya doğru ilerleterek mesaneye kadar üretranın içini inceler ve darlık ile buna neden olan faktörleri tespit eder.

Radyolojik tetkiklerden en sık kullanılanı ise temelde üretranın içerisinden röntgen altında farkedilebilen bir ilacın geçirilmesi prensibine dayanan üretrogram tekniğidir. İlacın geçişi esnasında üretranın hangi bölgesinde ne kadar darlık olduğu ve üretranın anatomik şekli tespit edilebilir.

Tedavi Yöntemleri

Cerrahi işlemlerin içerisinde sık uygulanan yöntemlerden biri “üretrotomi” adı verilen üretranın genişletilmesidir. Uygun olan hastalarda bu yöntem lazer veya mekanik olarak darlık olan kısmın genişletilmesi ile yapılır.

Üretrotomi için uygun olmayan veya üretrotomi ile başarı sağlanamayan hastalarda ise üretroplasti adı verilen açık cerrahi ile darlığın nedeni ortadan kaldırılır ve üretra genişletilir. Kimi durumlarda üretranın tamir edilebilmesi için çevre dokulardan faydalanılabilir.

Üretral Stent Yerleştirilmesi;

Bütün darlıklarda, içi çelik kaplı vücuda uyumlu,daralmayan stentler konularak dar olan bölge genişletilir.

Üreter Taşları

Üreter Taşları

Üreter Taşları

Üreter taşlarının tedavi endikasyonları pek çok faktöre bağlıdır. Taş boyutu, lokalizasyonu, bileşimi, hasta anatomisi ve daha önce taş düşürüp düşürmediği üreter taşı tedavi kararını etkilemekle birlikte tek başına karar verdici değillerdir. Genellikle 5 mm ya da daha küçük taşlar %90 olasılıkla spontan olarak düşerler. Bu oran 5-10 mm taşlarda %50 olarak bulunmuştur. Bu olasılıklara göre hasta ile konuşulur ve konservatif ya da girişimsel tedavi verilir.

 

Üreter taşları özellikle boyutu 5mm’nin altında olanlar spontan düşebilirler, 5mm’nin üzerindeki taşların obstrüksiyon veya semptom yapmadan ve böbrek hasarı oluşturmadan düşme ihtimalleri çok düşüktür ve tedavi gerektirmektedir. Komplet üreteral obstrüksiyonda geri dönüşümsüz böbrek hasarı 2 haftadan önce görülmemektedir ancak 6 hafaya kadar o taraf böbreğin tüm fonksiyonları kaybedilebilir. Küçük taşlarda büyük taşlar kadar üreteral obstrüksiyon yapıp renal hasar oluşturabilirler.

 

Üreter taşlarının spontan düşmesi için bekleme süresi 4-8 hafta kadardır ancak renal fonksiyon kaybı, şiddetli ya da uzun süren renal kolik semptomları ve taş pasajı sırasında ortaya çıkan semptomların varlığında derhal üreteral kateterizasyon ya da nefrostomi kateteri ile hasta kalıcı tedaviye kadar olan sürede rahatlatılmalıdır. İliak çaprazın üzerinde lokalize 10 mm üreter taşlarında ESWLtedavisi sırasıyla %84 ve %72’lik taştan arınma oranı sağlarken distal üreterde (iliak çaprazın altı) aynı boyutlardaki taşlar için bu değer %85 ve %74 olarak bildirilmiştir. Bu veriler distal ya da proksimal üreter taşlarında ESWL tedavisini tek ve 10 mm’lik taşlarla sınırlandırması gereğini vurgulamaktadır.

Cerrahi Tedaviler

Üriner sistem taşlarının endoskopik tedavisi sırasıyla böbrekte perkütan nefrolitotomi (PNL), retrograd böbrek içi cerrahisi (RIRS), laparoskopi, üreter taşlarının tedavisinde üreterorenoskopi (URS) ve laparoskopi, mesane taşlarının tedavisinde endoskopik litotripsi ve perkütan sistolitotripsi günümüzdeki tedavi seçenekleridir.

Perkütan Nefrolitotomi (PNL)

Skopi eşliğinde nefroskop ile böbrek toplayıcı sistemine girilerek taşlar görünür halde kırılarak ( pnomotik, lazer, ultrasonik) parçaları dışarıya alınır böbreğe perkütan bir tüp konularak işlem sonlandırılır. Hastanın postop takibi 48-72 saat içerisinde idrarının kansız olması ve nefrostogram ile üretere geçiş görülmesi ile tüp alınarak taburcu edilir

 PNL Endikasyonları: 1- Taş boyutu: 2cm’den büyük taşlar 2- Sert Taşlar: sistin, kalsiyum oksalat monohidrat, brusit gibi 3- Alt Kaliks Taşları. 4- Obstrüksiyon: UPJ darlığı ve birlikte taş olması.

Retrograd endoskopik renal cerrahi (RIRS)

1990’lı yıllardan sonra fleksible üreteroskopların geliştirilmesi ile böbrek taşlarının retrograd endoskopik yaklaşım ile tedavisi giderek artmıştır. Fleksible üreteroskop ile litotomi pozisyonunda böbreğe ulaşılıp her boyut ve lokalizasyondaki taşa ulaşılarak lazer teknolojisiyle taşlar kırılıp parçaları basket kateterler yardımıyla alınır ya da milimetrik boyuta indirilen taşlar spontan düşmeye bırakılır. Böbreğe JJ kateter konularak 2 hafta sonraya kontrole çağrılır. Gerekli olgulara 2. ya da 3. seans yapılabilir.

Bu yöntemin avantajları yara olmaması, günü birlik işlem olması, aktif hayata hemen dönmesidir. Dezavantajı alet ve gereksinimlerinin pahalılığıdır. Başarı oranı 1-2 cm arasındaki taşlarda %90-98’dir, daha büyük taşlarda 2 seansta başarı oranları %90’dır.

Açık Ameliyat

1980’li yıllara kadar böbrek taşlarının tek tedavisi açık cerrahi uygulamasıydı. Bu yıllardan günümüze Endoürolojik tedavi yöntemlerinin ve ESWL uygulamasının üroloji pratiğine girmesi ile açık cerrahi tedavisinde belirgin bir azalma olmuştur. Buna karşın günümüzde halen açık cerrahi endikasyonu alan olgular vardır ancak oran %1-5’lere kadar azalmıştır. Açık cerrahinin en büyük dezavantajı insizyon morbiditesidir. Bunun yanında daha fazla hastane kalış süresi, analjezi kullanımı gereksinimi ve daha uzun süre iş gücü kaybı diğer dezavantajlarıdır. En önemli avantajı da diğer yöntemlerle kıyaslandığında daha yüksek oranda taştan arınma sağlamasıdır.

 

. Günümüzde taş tedavisindeki açık cerrahi yöntemler selektif olgular dışında terk edilmiş bugün standart tedavi endoskopik yöntemler olmuştur.

Sık Tekrarlayan Böbrek Taşları

Sık Tekrarlayan Böbrek Taşları

Sık tekrarlayan böbrek taşlarında, bu taşlara sebep olan altta yatan nedenin tespit edilmesi tedavide önem taşır. Bunun için özellikle detaylı laboratuvar testleri yapılması, kanda kalsiyum, magnezyum, fosfor, ürik asit, D vitamini ve parathormon düzeylerine bakılması gerekebilir. 

 

Hastanın idrar pH’sının, idrarda sistin, ürik asit, oksalat düzeylerinin incelenmesi ve altta yatabilecek metabolik ya da hormonal bir neden tespit edilirse bunların tedavi edilmesi böbrek taşlarının tedavisinde ve önlenmesinde önem taşır.

 

İnatçı böbrek taşlarında taşın cinsine göre ilaç tedavisi seçilebilir. Her ne kadar tedavi yöntemi ve kullanılacak ilaçlar değişse de, tedavinin temel amacı idrardaki kristallerin çözünürlüğünü artırmak ve bunların böbrekte çökerek taşlaşmasını engellemektir.

PSA Nedir?

PSA Nedir?

PSA (prostat spesifik antijen), prostatın kendisi tarafından salgılanan ve semenin (meni) kıvamını sağlayan bir enzimdir. Bu enzim prostat dokusu içinde çok yoğun bir şekilde bulunur.

 

Normalde prostatik kanallarda ve semende (meni) kanda bulunduğundan çok daha fazla miktarda bulunur. Fakat prostatın hücre bütünlüğünün zarar gördüğü bazı durumlarda kana geçişi artar ve kandaki değeri yükselir. Prostat kanserinde kandaki PSA seviyenin yükselmesinin sebebi de tümöral dokuların bazen prostat hücre bütünlüğünü bozmasıdır.

Kan örneğiyle bakılan bu test ile prostat kanserinin erken tanısı mümkündür. Bu testin kullanılmaya başlamasıyla birlikte prostat kanserine bağlı ölüm oranlarında azalma görülmeye başlamıştır. Fakat kanser dışında da yükselebilmesi bu testin özgüllüğünü ve duyarlılığını düşürmektedir.

 

PSA değerleri her yıl ortalama 0.05 ng/ml lik doğal bir artış gösterir.

40-49 yaş için 0 – 2.5 ng/ml

50-59 yaş için 0 – 3.5 ng/ml

60 – 69 yaş için 0 – 4.5 ng/ml

70 yaş ve üzeri için 0 – 6.5 ng/ml

 

Normal değerleri yukarıda belirtildiği gibi kabul edilir.

 

PSA, ırka ve prostat hacmine göre de değişebilir. Siyahi erkekler aynı yaş grubundaki beyaz erkeklere göre daha yüksek değerlere sahiptirler. Kanser dışında BPH, prostatit, cinsel ilişki sonrası, biyopsi sonrası, idrar yolu enfeksiyonu, idrar yolu girişimleri (sonda takmak) ve ameliyatları sonrası yüksek çıkabilir.

 

PSA değeri normal seyreden bir erkekte ani PSA yükselmesi genellikle kanser dışı sebeplerle olur. Böyle durumlarda yüksekliğe sebep olan durumun giderilmesi ve üstünden bir süre zaman geçmesi beklenebilir. Kanser dışı yükselen değerlerin normale dönmesi altta yatan sebebe göre değişiklik göstermekle beraber ortalama 3-7 gündür.

Sonuç olarak her PSA yüksekliği kanser olduğu anlamına gelmediği gibi düşüklüğü de kanseri ekarte ettirmek için yetersiz kalır. Değerleri normal sınırda olan her 5 hastadan 1’inde prostat kanseri tespit edildiği unutulmamalıdır.

 

Bu sebeple prostat kanserinin teşhisinde PSA değeri ile birlikte parmakla prostat muayenesi gündeme gelir.

Mesane Taşları

Mesane Taşları

Mesane taşları sıklıkla, hastalarda yapılan kontrollerde tesadüfen saptanır. Tekrarlayan idrar yolu enfeksiyonu, hem mesane taşı oluşumunda bir predispozan faktör olmakla birlikte hem de taşın bir semptomu olabilir. Akut idrar yapamama  büyük taşların mesane boynunu tıkaması sonucu veya küçük taşların üretrada tıkanıklık yapması sonucu görülen bir semptomudur.

Mesane taşında görülebilecek diğer semptomlar

disüri, makroskopik hematüri, suprapubik ağrıdır. Mesane taşlarının çoğunluğunu struvit taşları oluşturur.

Mesane taşı tedavisinde

endoskopik sistolitotripsi, açık veya laparoskopik sistolitotomi uygulanabilecek tedavi alternatifleridir.

Endoskopik sistolitotripsi

sistoskop ile mesaneye üretral yoldan girilerek taşın görüntülenmesi ve kullanılan litotiptör (elektrohidrolik, pnomotik, ultrasonik, lazer litotriptörler) yardımı ile taşın fragmantasyonu ve yeterli kalibrasyondaki sistoskop içerisinden taşın yıkanarak, basket kateter veya taşforsepsleriyle taşın alınması işlemidir ve seçkin kullanılan yöntemdir. Tek ve küçük boyutlu taşlarda tercih edilir.

İyi Huylu Prostat Büyümesi (BPH)

İyi Huylu Prostat Büyümesi (BPH)

Prostat nedir?

Prostat  idrar kesesi alt kısmında, üretranın etrafına yerleşmiş bir bezdir. Yalnızca erkeklerde bulunur. Menide bulunan bir sıvı salgılar.
Sağlıklı bir prostat, yaklaşık olarak iri bir ceviz büyüklüğündedir ve hacmi 15-25ml’dir. Erkekler yaşlandıkça prostat da yavaş bir şekilde büyür.

İyi huylu prostat büyümesi

Prostat hastalıkları genellikle ilerleyen yaşlarda ortaya çıkar. Elli yaş üstündeki erkeklerde  idrar yollarında rahatsız edici belirtilere yol açarlar.

İyi huylu prostat büyümesi sık görülen bir durumdur. Yaşlanmayla birlikte erkeklerde oluşan hormonal değişikliklerle ilişkilidir. BPH. Ürolojide en sık tanı konulan hastalıktır.

BPH’nın prostat kanseri olmadığının bilinmesi önemlidir. BPH tedavi edilmediği durumda bile prostat kanserine dönüşmez. Ancak iyi huylu prostat büyümesi ve prostat kanseri yaşla birlikte gelişebilir ve beraber görülebilir.

İyi huylu prostat büyümesi belirtileri

Büyüyen prostatın, mesane çıkışında idrar yoluna baskı yapması nedeniyle ortaya çıkar. Belirtiler bazen hafif olabilir.

Belirtiler bazen çok rahatsız edici olabilir ve yaşam kalitenizi olumsuz etkileyebilir.

  • Zayıf akımlı idrar yapma
  • Çatallı ve dağınık idrar akımı
  • Kesik kesik idrar yapma
  • Ikınarak idrar yapma
  • İdrar yapmaya başlamadan önce bekleme
  • İdrar yapmanın çok uzun sürmesi
  • Normalden daha sık idrar yapma ihtiyacı
  • Gece idrar yapmak için uyanma ihtiyacı
  • Ani idrar yapma ihtiyacı ve bu ihtiyacın ertelenememesi
  • İstemsiz idrar kaçırma.
  • Mesanenin tam boşalmadığı hissi
  • İşeme sonrası iç çamaşırına istemsiz idrar kaçırma

 

 

Ani sıkışma hissi ve çok sık idrar yapma ihtiyacı gibi BPH belirtileri sosyal yaşantınızı olumsuz etkileyebilir. Bazı hastalar bu belirtilerden çok rahatsız olur ve sosyal aktivitelerden uzaklaşırlar. Yakınlarında tuvaletin olmadığı bir yerde bulunmaktan korkarlar. Gece idrar yapmak için sık uyandıkları ve yeterince uyuyamadıkları için enerji seviyeleri düşer ve günlük aktivitelerini yapmakta zorlanır.

İyi huylu prostat tanısı için hangi testler yapılır?

Doktorunuz tıbbi özgeçmişinizi öğrenip, prostatınızın parmakla muayenesini de kapsayan fizik muayene yapacaktır. Muayene sırasında prostatın boyut, şekil ve sertliğini anlamak için parmağını kullanır.

İyi huylu prostat büyümesi ve prostat kanseri aynı yaş grubunda ortaya çıkabileceğinden dolayı kan PSA (prostat-spesifik antijen) testiniz yapılabilir.

Üroflovmetri idrar akım hızınızı ölçer. Bu test prostatın idrar akışını engelleyip engellemediğini anlamak için yapılır.

İşeme sonrası mesanede kalan idrarın ölçümü, mesane tam boşalıp boşalmadığını anlamak için yapılır. Artmış PMR, mesanenin iyi fonksiyon görmediğinin veya üretrada tıkanıklık olduğunun belirtisidir. Bu durum idrar yolu enfeksiyonu riskini artırır.

Mesane ultrasonografisi, belirtilerinize sebep olabilecek diğer sebepleri araştırmak için kullanılabilir.(taş ,tümör ,idrar yolu enfeksiyonu vs)

İLAÇ TEDAVİ

İlaç ve cerrahi tedaviler uygulanır.

BPH ile ilişkili belirtilerin tedavisinde çeşitli ilaç grupları kullanılır:

Kabak çekirdeği, Güney Afrika yıldız otu, Afrika kuş üzümü Çavdar poleni bu gruptaki ilaçlardandır. Ne kadar etkin oldukları da net değildir. Çok fazla sayıda bitkisel ilaç olduğu için, kullanımları konusunda özel bir öneri yapılamaz. Doktorunuzun tavsiyesini almadan bitkisel ilaç kullanmamalısınız.

Alfa-blokerler, prostatın düz kaslarını gevşeterek belirtileri ve idrar akışını iyileştiren bir grup ilaçtır. BPH’si olan erkeklere en sık önerilen ilaç grubudur.
İlaçlar tam etkilerini genellikle birkaç haftada gösterir. Alfa-blokerler prostatın boyutunu küçültmez veya büyümesini önlemez. Bazı hastalar sonuçta belirtilerinin giderilmesi için cerrahi müdahaleye ihtiyaç duyacaktır.

Alfa-bloker ayrıca retrograd ejakülasyona (meninin idrar kesesine boşalması)  yol açabilir. Bu sık olmayan bir yan etkidir ve tedavi sonlandırıldığı zaman kaybolacaktır.

5 alfa-redüktaz inhibitörleri (5ARI) prostatın büyümesini önleyen ve hatta küçülmesine sebep olabilen bir grup ilaçtır. Bu ilaçlar prostat 40 mililitreden büyükse daha etkindir ve prostat büyümesi rahatsız edici belirtilere sebep olduğu zaman reçeteyle verilir. Bu ilaçlar üriner retansiyon riskini ve cerrahi müdahale gereksinimini azaltabilir. Belirtileri düzeltmesi çok uzun zaman alacağı için, 5ARI, 1 yıldan uzun süren tedavilerde önerilir.
Bu ilaçların yan etkileri esas olarak cinsel fonksiyonlar ile ilgilidir. Bunlar ilişkinin sürdürülmesinde azalma, erektil disfonksiyon (sertleşme bozukuğu) ve boşalma problemleridir. Yan etkiler çok sık değildir ve tedavinin kesilmesi ile kaybolur.

Fosfodiesteraz 5 inhibitörleri (PDE5I) erektil disfonksiyonun  tedavisinde kullanılan ilaçlardır. Bu ilaçlar ayrıca BPH ile ilişkili belirtileri de iyileştirebilir. PDE5I’nin 3 tipi vardır.
Erektil disfonksiyonu olan erkeklerin yanı sıra prostat büyümesi belirtileri olan erkekler de PDE5I ile tedaviden fayda görebilirler.
PDE5I’ler baş ağrısı, baş dönmesi,yüzde kızarıklık, hazımsızlık gibi yan etkilere sebep olabilir.

Bazı basit yaşam tarzı değişiklikleri, BPH belirtilerinizin düzelmesine yardımcı olabilir. Örneğin, akşamları daha az sıvı almanız, gece idrara kalkmayı azaltmaya yardımcı olur. Daha az alkollü içecek, kahve veya çay tüketmeniz, mesane irritasyonunu engeller.
Bazı erkeklerin oturarak idrar yapması mesanenin tamamen boşalmasına yardımcı olur.

Her bir grup ilaç farklı bir yoldan etkisini gösterir ve farklı etki ve yan etkilere sahiptirler.

CERRAHİ TEDAVİ

Cerrahi tedavi genellikle medikal tedaviye yanıt alınamayan hastalarda yapılır.

Cerrahinin amacı büyümüş prostat dokusunu çıkararak  BPH belirtilerinin azaltılması  ve idrar akımını artırmaktır.

BPH belirtileri için en sık önerilen ve dünyada en çok yapılan cerrahi tedavi prostatın transüretral rezeksiyonudur (TUR P). Amaç, belirtilere sebep olan prostat dokusunu (adenomu) minimal invaziv yöntemle uzaklaştırmaktır. TURP, BPH belirtilerinde maximum düzelme sağlar. Hasta hastanede 2 gün yatar ve sondası çekilerek taburcu olur.  TURP sonrası retrograd ejakülasyon (meninin idrar kesesine boşalması)  gelişebilir.

Prostat dokusunun tamamıyla çıkarıldığı lazerle yapılan kapalı prostat ameliyatıdır.

Hasta hastanede 2 gün yatar ve sondası çekilerek taburcu olur.


TUR P’ a benzer ancak karına kesi yapılarak yapılır. Çok büyük prostatı olan erkeklerde önerilir.

Prostatı kesmek veya buharlaştırmak için yoğun ışık kullanan lazer kullanılır. İşlem sırasında çok az kan kaybedilir.

Stentler üretrayı açık tutmak ve idrar akımını artırmak için kullanılır. Cerrahiye uygun olmayan erkeklerde önerilir.

Orgazm sırasında semenin artık üretradan atılmayıp, mesane içine püskürtülerek oradan da idrarla vücuttan atılmasıdır. BPH için yapılan cerrahi sonrası retrograd ejakülasyon gelişebilir.

Çoğu zaman cerrahi erektil disfonksiyona sebep olmaz.

Böbrek Taşı

Böbrek Taşı

Böbrekler, yaşamın devam edebilmesi için atık maddelerin vücuttan atılmasını sağlamaktadır. Öte yandan vücut için gerekli olan bazı maddeleri filtre ederek bunların seviyelerini ayarlamak gibi bir görevi de bulunan böbreklerde bu görevle ilgili mekanizmadaki sorunlara bağlı olarak böbrek taşları oluşabilmektedir.

 

Bu mekanizmaların neden bozulduğu halen net olarak bilinmese de taş hastalığının beslenmeden genetiğe, yaşanılan coğrafyadan cinsiyete kadar çeşitli faktörlere bağlı olarak ortaya çıktığı düşünülmektedir.  

 

Bazen uzun süre herhangi bir belirti göstermeyen bu taşlar kimi zaman idrar yoluna düşerek hastaların dayanılmaz ağrılarla sağlık kuruluşlarına başvurmasına neden olabilmektedir.

Nedenleri

Kanda bulunan bazı mineraller böbreklerden atılırken idrarda belli bir çözünürlükte denge halinde çözünmüş halde bulunur. Ancak çeşitli nedenlerle kristallerin çözünürlüğünün azalması ve birikmesine bağlı olarak böbrek içinde yer alan odacık benzeri toplayıcı sistemlerde kristaller çöker ve taş oluşur.

Taşların yaklaşık yüzde 80’ini kalsiyum oksalat taşları oluşturur. Bunun dışında enfeksiyonlara bağlı taşlar ile ürik asit taşları, sistin taşları ve kalsiyum fosfat taşları da görülür. 

Taş oluşumunda, özellikle beslenmeye bağlı faktörler önem taşır. Bunların en önemlisi de yeterli miktarda sıvı tüketilmemesi. Beslenme alışkanlığında yüksek hayvansal protein alımı, sodyum tüketiminin yüksek olması, rafine şekerlerin çok kullanılması, kahve ya da kakao tarzı gıdaların çok tüketilmesi de nedenler arasında sayılabilir. İdrar yolu enfeksiyonları, böbrekteki yapısal bozukluklar, bazı ilaçlar ve genetik faktörler de taş oluşumunda etkili olabilir. 

Belirtiler

Üriner sistem taşlarının belirtileri lokalizasyonuna göre farklıdır. Çoğunlukla kalix taşları sessiz seyreder. Çoğu kez bambaşka bir nedenle istenilen batın ultrasonografisinde tesadüfen ortaya çıkar. Seyrek olarak da kalis boynunda oluşturduğu obstrüksiyon sonucu künt lomber ağrı şikayeti ile ortaya çıkabilir.

 

Böbrek ve üreter taşları benzer belirtiler verir.

 

İki ana belirtisi vardır; lomber ağrı ve hematüri. Lomber ağrı künt veya kolik renal tarzında olabilir. Ağrı kostovertebral açıda hissedilir, özellikle kolik renal esnasında bu bölgede kalabildiği gibi aşağı yönde batına, inguinal, genital ya da femoral bölgeye doğru yayılım gösterebilir. Ayrıca sempatik tonus artışına bağlı olarak soğuk terleme, bulantı, kusma gibi şikayetler de tabloya eklenebilir. Eğer üst üriner sistemde enfeksiyon da söz konusu ise bu tabloya ilaveten ateş ve pyüri gibi belirtiler ortaya çıkar.Ateş taşın yapmış olduğu obstrüksiyonun derecesine göre, remittan ateş tablosundan devamlı yüksek ateş tablosuna kadar değişkenlik gösterir. Özellikle üreterin intramural parçası olmak üzere; alt uçta lokalize taşlar yukardaki belirtilere ek olarak pollaküri ve dizüri gibi şikayetlere sebep olabilir. Mesane taşlarında pollaküri, dizüri, hematüri gibi şikayetlerin yanında miksiyon sonrası taş kollum ya da trigonuma dokundukca, erkeklerde tüm penis boyunca ya da glansa, kadınlarda klitorise vuran ağrılar olur. Bazen de miksiyon esnasında taş kollum ya da posterior üretrayı tam tıkar. Bu durumda hasta ani idrar kesilmesi; sonrasında da glob vezikal tablosu ile acilen polikliniklere başvururlar.Çocuklarda zaman zaman refleks olarak gelişen priapizm, ayrıca gece ve gündüz idrar kaçırma şikayetleri olabilir. Üretrada lokalize olan taşlar; zorlukla ve çatallı idrar etme, idrar retansiyonu, üretral akıntı, üretroraji gibi şikayetlere sebep olabilir.

Tanı Yöntemleri

Böbrek taşı hastalığında hastanın öyküsü ve fizik muayene ile birlikte, üriner sistem grafisi ve ultrasonografi yapılır.

 

Taşa bağlı olarak zaman zaman görülen idrar yolu enfeksiyonları veya idrarda kanamanın tespiti için idrar analizi yapılır. Bunun yanı sıra taşların niteliğinin tespit edilmesinde veya nedenlerinin araştırılmasında kan tetkiklerine başvurulur. Çok küçük taşların tespiti veya ameliyat planlanan hastalarda böbrek anatomisinin görülebilmesi amacıyla kontrastsız Bilgisayarlı Tomografi (BT) çekilir.

Tedavi Yöntemleri

Teorik olara çapı <5mm olan taşlar kendiliğinden düşebilir . Çapı 4<mm olan taşların kendiliğinden düşme olasılığı %68 iken, çapı<7mm’nin altında olan taşlarda bu oranın azdir. Sıvı yüklenmesi ve ilaç tedavisi bunu kolaylaştırmaktadır.

Bu amaçla antimuskarinik yani antispozmodikler yanında günümüzde kalsiyum kanal bloker özelliği olan nifedipine ve alfa-adrenerjik  blokerler kullanılmaktadır.

Kemoliz mevcut taşın eritilmesine yönelik bir tedavi şeklidir. Günümüzde en çok ürik asid taşı olmak üzere, sistin taşı yada kalsiyum taşı cinsleri için ESWLve PNL sonrası kalan fragmanların eriltilmesi amacıyla kullanılır. Bunların içerisinde en iyi sonuç alının ürik asid taşlarıdır. Bu tedavinin uygulanabilmesi için taşın ya kalikslerde yerleşik olması, ya da obstrüksiyon yapmamış olması gerekir. ESWL ya da PNL sonrası kalan küçük taş fragmanlarının tedavisinde potasyum sitrat kullanılır.

Dışarıdan taş kırma yöntemi (ESWL-Extracorporeal Shock Wave Lithotripsy) 1980’lerin ortalarından bu yana üroloji pratiğinde tıp bilimine hizmet etmektedir.

ESWL ile taşın etkili bir şekilde kırılması için sıvı ortam yoluyla güçlü bir akustik ara yüz gerekmektedir. Bu nedenle impakte üreter taşlarında ara yüz oluşturan sıvı ortam bulunmadığı için ESWL başarısı düşük kalır. Bunun dışında bazı taş cinsleri özellikle matriks ve sistin taşları ESWL ile taşın fragmentasyonu için zayıf ara yüz oluşumuna neden olurlar ve başarı şansı azalır. Kalsiyum oksalat/fosfat taşları için 2 cm den, enfeksiyon (struvite) taşları için ise 3 cm den daha büyük taşların tedavisi için ESWL önerilmez

 

.  böbrek taşlarının ESWL tedavisi ile 10 mm veya daha küçük taşlar için %53,7-81’lik başarı oranı bildirilmiştir. 11-20 mm taşlar için bu oran %38,4-66 ve 20 mm üzerindeki taşlar için %28,1-83 olarak bildirilmektedir. Alt kaliks taşları için başarı oranları (taştan arınma-stone free) 20 mm taşlar için sırasıyla % 81,9, % 78 ve % 52,5’tur.

 

Diğer tedavi modelitelerine göre ESWL tedavisi sonrası taştan arınma ve semptomların kaybolması zaman almaktadır.